Erem bu nasihattir, arif olanlar anlar, Eşeklikten kurtarmaz, sırtta altın, palanlar.Değerli dostlar, “Tatlı Dille” köşesini 26 yıldan beri gazeteniz ‘Bizim Yaşam’ da, daha önceleri de başka gazetelerden okudunuz. Yani 30-35 yıllık bir süreçten beri, bu köşeyi adına yaraşır bir şekilde devam ettiren sizlersiniz. Köşenin ismini Aydın Yetiştirme Yurdu’nda görev yaparken, orada çıkmakta olan ‘Kıroba’gazetesini yönetirken koymuştum. Bu da bir hikayeden esinlenerek olmuştu. Hikaye şöyle: Padişah kendisine yetenekli bir aşçıbaşı bulunması için ülkede duyuru yaptırır. Memleketin her köşesinden kendine güvenen aşçılar sarayda toplanır. Padişah; herkese en güzel yemeği yapması talimatını verir. Onlarca aşçı yemekleri yaparak hünerlerini gösterir. Padişah, sunulan yemeklerden, birini beğenir. Daha sonra, aşçılara en kötü yemekleri yapma talimatı verilir. Yine aşçılar bu konuda da, becerilerini göstermeye çalışırlar. Padişah; en kötü yemekten de birini seçer. Sonra da; bu yemekleri yapan aşçıları huzuruna çağırtır. Gelen aşçı tek kişidir. Yani; iyi yemeği de, kötü yemeği de yapan aynı aşçıdır. Padişah aşçıya sorar: -Bu yemekleri sen mi yaptın? -Evet Sultanım. -Peki, önce iyi yaptığın yemeğin ana malzemesi nedir, anlat. -Sultanım; ana malzemesi dildir. -Neden dildir? -Sultanım;Eğer dilinizi iyi kullanırsanız bütün sevgiler, dostluklar ‘tatlı dille’ kazanılır, tatlı dilin açamayacağı kapı yoktur. Onun için dili kullandım. -Şimdi de kötü yemeğin ana malzemesi nedir, onu anlat! -Anlatayım sultanım. Eğer dili gerektiği gibi ve iyi kullanmazsanız, kavgalar, dövüşler, cinayetler hep dil yüzünden olur. Bundan daha kötü bir malzeme olur mu? Padişah biraz düşünür. Kendi kendine; ‘Bu aşçı; hem yetenekli hem de, oldukça akıllıdır. Devlet adamı özelliği vardır. hem çok da işime yarar’ diyerek tutar adamı vezir yapar. İşte sevgili dostlar, bu hikayeden esinlenerek, köşemin adını ‘TATLI DİLLE’ koymuştum. Kimseyi kırmamaya, eleştirilerimi dostça ve mümkün olduğunca tatlı dil kullanarak anlatmaya çalıştım. Çalışıyorum. Bu nedenle ‘TATLI DİLLE’ köşesi çok tuttu. Amma; ben bu şekilde düşünürken, kimileri; dilin bu tadını bilmiyor, anlamıyor. İşte bunlar ki; Allah’tan korkmayan, insanlığından ve aklından utanmayanlardır. Eh…Anlamıyorlarsa; onlara da anladıkları dilden konuşmak gerekmez mi? İşte onu da zamanı gelince yazacağım… Erem bu nasihattir, arif olanlar anlar, Eşeklikten kurtarmaz, sırtta altın, palanlar. |
435 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |