Türkiye gündemi o kadar değişiyor ki, adeta süprizlerle dolu. Ne zaman neyin olacağı, gündeme neyin oturacağı hiç belli değil.Türkiye gündemi o kadar değişiyor ki, adeta süprizlerle dolu. Ne zaman neyin olacağı, gündeme neyin oturacağı hiç belli değil. Siyaset ve siyasetçiler, artık rüzgarın esiş yönüne doğru değil de, rüzgarı kendi gidiş yönüne doğru estirmeğe çalışıyorlar. Elbet ki, bunu da başarmaları mümkün değil. Şöyle bir siyaset arenasına baktığınızda, bizde ki kadar değişik, bizde ki kadar kaygan bir siyaset göremezsiniz. Bu genelde de, yerelde de böyle.Peki bunu kim yapıyor. Siyaset kendiliğinden değişen canlı bir şey değil ki. Elbet ki, bu değişikliği siyasetin aktörleri yapıyor. Ancak; kimi başrolde, kimi figuran.Bu aktörlerin bazılarının, o kadar yanlışları oluyor ki, bu yanlışlığın ceremesini de ülke insanımız, halkımız çekiyor. Ve halk ‘vay be, benim adıma siyaset yapanlara bir bak.Benden daha iyi düşünür diye peşine takılıyorum. Aslında benim düşündüğümün yarısı kadar bile düşünmüyor.’ Diyerek kahroluyor ‘Neden böylelerinin peşine düşüp, neden bunlara oy veriyorum’ diye verdiği oya hayıflanıp kendini sorgulayıp duruyor. Şöyle bir araştırma yapsanız, gerçekten de siyasilerin toplumsal yarar yönünden, halkın çok gerisinde, kişisel çıkar yönünden ise halkın çok çok önünde olduklarını görürsünüz. ‘Amip’ gibi çoğalan bir özellik taşıyor Değerli dostlar; Türkiye’nin ‘ekonomik’ yapısına, çıkarcılar, çeteler, hortumcular, arsızlar, hırsızlar çöreklenmiş. Hem de öyle çöreklenmiş ki, ‘amip’ gibi çoğalan bir özellik taşıyor. Birine elini atsan, yok olmuyor, tam tersine yeniden çoğalıp türüyor.Bunlar adeta ekonominin iskeleti. Bu çıkar grupları adeta;’ah çıkar, vah çıkar’ diye bir tempo tutturmuş yollarına devam ediyorlar. Bu koşullarda, önlerini kesmek de çok zor. Eğer önleri kesilebilseydi, ülke bu hale gelir miydi? Kuşku yok ki, bizdeki siyaset ekonomiyle eşdeğer. Ekonomik yönde ne kadar güçlüysen, siyasi alanda da hatta, kariyerinde de o kadar güçlüsün. Biz de siyaset demek, güç ve para demek Biz de siyaset demek, güç ve para demek. Türkiye’de siyaset yapanların hepsinin, kafa yapısının iyi, beyni çalışan insanlar olarak görmemek gerek. Siyasete hemen hemen her zaman cebi kabarak kişiler soyunuyor. Yani; ‘parası ve arkası olan siyaset yapar’zihniyet var. ‘Liderler sultası’ var Siyasette bir acı gerçek de; ‘siyaset sultası’ partileri bir gözlemleyin, her şey liderin elinde. Lider ne dese o olur. Kimi partilerin, ‘parti içi demokrasi var’dese de, buna kimse inanmaz. Onları kongrelerde, seçimlerde halk çok iyi görüyor. Hele hele milletvekili adayı olmak, üst sıralarda yer bulmak öyle hiç de kolay değil. Liderin etrafında pervane olmadıkça, karşılıklı telefon konuşmalarında bile, ayağa kalkıp ceketini iliklemedikçe, kendinize yer bulmanız mümkün değil. Dedik ya; hakkınızdaki karar liderin iki dudağının arasındadır. Doğru da, yanlış da olsa, son söz liderlerin. Peki böyle bir siyaset olur mu? Bu normal mi? İşte bunu da yine liderlere, siyasetin baş aktörlerine sormak gerek. Liderlik sultasını da, ülkenin durumuna da hepimiz görüyor ve izliyoruz. Siyaset ülkemizde öyle bir duruma sokuldu ki, siyasetçi demek ‘yalancı’ demek, anlamına geliyor. Çünkü, siyasette belli bir konuma gelenler, söylemlerinin tam tersini yapıyorlar. Hele bazıları da, siyaset sonucu gelmiş olduğu konum nedeniyle, kendisini ‘dev aynasında’ görüyor. İnsanlara, daha doğrusu kendisini oraya getirenlere ‘tepeden’ bakıyor. Bu türler kişisel kapris ve ezikliklerini, siyaset ve makam görüntüsüyle örtmeye çalışıyorlar. Bunların cüzdanı kalınlaştıkça vicdanları nasırlaşıyor. Böylece de, insanlıktan uzaklaşıyorlar. Ne diyelim; Allah bizi, vicdanı nasırlaşıp, cüzdanı kalınlaşan siyasetçilerden korusun. |
133 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |