Değerli okurlar! Zaman öyle geçiyor ki, adeta su gibi. Yel gibi. Sanki; günler günü, haftalar haftaları,aylar ayı, yıllar yılı kovalıyıp duruyor. Evet zaman geçiyor da; acaba nasıl geçiyor!…
İnsanlarımız mutsuz.İnsanlarımız umutsuz. Ömür denilen yaşam yolculuğunda, insanlar güven ve birazcık mutlu olmak istiyor. Bu da hakkıdır herhalde. Ey, yönetenler, etkililer, yetkililer; çoğu insanımızın, gece yatağa başını koyarken veya sabahtan evden işine giderken 'acaba ne düşünüyor?' diye bilmem hiç aklınıza geliyor mu? Ben öyle sanıyorum ki; insanlarımızın çoğu, yatarken başını yastığa hiç de rahat koyamıyor. ‘ Acaba; yarın nasıl olacak? Nelerle karşılaşacağım. Şu şu işlerimi yapabilecek miyim!...’ Gibi kaygılarla uykuları kaçıyor. İşçi, memur, sabit gelirli, hatta esnaf gündüz de, tüm gün boyu, alacağını-vereceğini düşünüp, düşüncede bile, yaşamsal denge tutturamıyor. ***** Hergün yaşanan olumsuzluklar, işsizlik, pahalılık, zamlar, ekonomik sıkıntı insanlarımızı moralman bitirdi bitiriyor. Bunlar yetmiyormuş gibi; toplumu üzen, geren, aklını karıştıran, yüreğini burkan haberler yüzünden, insanlar neredeyse gazete okumaktan, radyoları dinlemekten, tv’leri izlemekten ürperiyor. Korkuyor. Artık gözleri o ürpertirici manzaraları görmek, kulakları o acıklı sözleri duymak istemiyor. Birazcık olsun insanca yaşamak, yaşamında azıcık da, olsa mutluluk duymak istiyor. Herkesin kafası karışık, beyinleri durgun. Gelecek günlerin kendisi için, neler getireceğini bilmiyor. Çoğunluk kuşkulu. Ama; o yaşam çemberi içinde birazcık umutla bile, dönüp dönüp duruyor. ***** Milletin çoğu; güncel oluşları mı; kendi sorunlarını mı irdelesin, bıktı. Usandı.... Umulmadık zamanda öyle şeyler çıkıyor ki, şaşırmamak mümkün değil. İşte son günlerde, ülke içinde yaşanan gelişmeler,ülke dışında yaşanan olaylar. Gazetelerden okuduklarımız, tv’lerde gördüklerimiz. Bİr tarafta halkın geçim derdi. Asıl bundan daha önemlisi de, ülkenin dibine dinamit koyma, ülkemizi savaşa sürükleme, insanlarımızı birbirine düşürme çabaları. Hatta, yurdumuzun bölünmesi, parçalanması girişimleri. Ne acı ki, birilerinin gözü; hep milletimizin, ülkemizin üstünde. Aç akbabalar gibi, sinsi çakallar gibi bekliyorlar. ***** Sevgili dostlar, yazımın yukarı bölümünde; benim, senin, onun, yani hepimizin yaşadığı ortamı aktarmaya çalıştım. Gerçekten de ülkemiz insanının mutlu yaşadığını, hiç kimse iddia edemez. Ülkeyi yönetenler siyasi erk'i elinde tutanlar, etkililer, yetkililer de iddia edemez, etmemeli. Siyasiler de etmemeli. Hele siyasiler hiç etmemeli. Nedir, Allah aşkına sokak jargonu sözler. Bunlar ülkeyi yönetme konumunda olanlara yakışıyor mu? Makam uğruna, bir koltuk uğruna; seviyeyi düşürmek, zaten o makamlara hiç yakışmaz. Bilmem TBMM’ni izliyor musunuz, sanki ağır söz söyleme, hakaret yarışı var. ****** Bu nasıl bir siyasi yarışma? Bu nasıl, bir siyasi örneklik Bu nasıl bir siyasi liderlik.O kadar galiz sözler, hangi meseleyi çözüyor, milletin hangi derdine derman oluyor? Herkese örnek olması gereken o milletin vekilleri,siyasi yetkilileri, iyi örnek yerine milletin tepkisini çekiyor. Halk; yazmaya bile utandığımız o çirkin sözleri,vekillerin, liderlerin ağzından duydukça; “Vay be..Benim vekilime bak. Benim liderime bak. Ben; aş,iş ekmek peşinde koşarken onlar nelerle uğraşıyor.” Onların galiz sözleri;;işçiyi, memuru, emekliyi, dar gelirliyi mutlu ediyor mu?Hayır. O zaman neden o sokak jargonuyla birbirinizle bu kadar uğraşıyorsunuz? ****** Yapmayın beyler! Kötü sözlerle, halkın nazarında iyi puan kazanacağınızı düşünüyorsanız, kendinizi aldatıyorsunuz. Halktan puan kazanacağım diye kötü sözlerle birbirinizi rencide etmeyin. Kendiniz de rencide olup incinmeyin. Şu bir gerçek ki; siyasetçi olarak kesinlikle sokak jargonu sözcüklerden yararlanacağınızı sanmayın, buna da çalışmayın. Yeni yıl yaklaşıyor; bütçe görüşmeleri yapılıyor,Anayasa çalışmaları var. Birbirinizle uğraşmayı, argo sözcükler kullanmayı değil, bu Millet, bu Devlet için, neler yapacağınızı, bu halkı nasıl mutlu edeceğinizi anlatın.Bunda; en büyük sorumluluk da; sayın liderlerde. Sayın TBMM üyelerinde. Ve de grubu bulunan AK Parti, CHP, MHP… (Bu yazıyı ve şiiri 2012 de yazmıştım. O zaman; İYİ Parti, DEVA, Gelecek Partisi ve bazı partiler yoktu.) Şimdi sözümüz hepsine. Haydi görelim sizi… Haaa. Az daha unutuyordum. Geçen sayıda yazdığım taşlamayı okuyucularım çok beğenmiş.Kendilerine içtenlikle teşekkür ediyor, birkez daha, ilgilisine itafen yayınlıyorum…
O ki, kullanıyorsun bize alaycı dil, Gerekirse acıtır ‘Tatlı Dil’ de, bunu bil. Sen de sonsuz kıskançlık, biraz da domuzluk var, Gel nefsini temizle, olma hayvana ayar. Adam olamamışsın, zevzek zevzek gezersin, Kaleminle, dilinle köpeklere benzersin. Sevgi ve dost eksikliği, bir insana yakışmaz, Sencileyin öküzler, dost olarak bakışmaz. Eğer adam, insansan, sakın ola zırlama, Sokak köpeği gibi, hırıl hırıl hırlama. Haset ile dolusun, bu sana zarar verir, İster ulu, ister ür, kervanımız hep yürür. Anlamadım bir türlü, niye bana kin doldun, Maymuna ayıp olur, sen çoktan ayı oldun. Daha çok yazarım da, okurlara hürmetim, Kurtul şu öküzlükten, yoktur kötü niyetim. Erem bu nasihattir, arif olanlar anlar, Eşeklikten kurtarmaz, sırtta altın, palanlar.
|
85 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |