• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/halilerem.yerli

Folklor ve sağırlarda folklor (Halk oyunları)

Değerli okurlar, çok ilginizi çekeceğini sandığım ve de büyük bir uğraş sonucu, bu amaca eriştiğim, önemli bir çalışmamı sunmaya, sizlerle paylaşmaya çalışacağım. O çalışma ki, ülkemizde, yani Türkiye’de yıllar önce ilk kez uygulanan bir çalışmadır.

   

Sözünü ettiğim çalışmayı dilim döndüğünce, siz değerli okurlarıma anlatmaya çalışacağım. Bir Pamukpınar vardı. Sivas-Tokat arası. Çamlıbel eteklerine kurulmuş. Çamlıbel’de var bir çeşme ki, adına Köroğlu Çeşmesi derler. O çeşme; erlik, yiğitlik, mertlik örneği Köroğlu’yu hatırlatır. Pamukpınar ise; yurduna, ulusuna, yararlı olmak için, için için coşan bir eğitim-öğretim kurumudur. Bu kurum; yüzlerce öğretmen yetiştiren bir yuvadır. İşte ben de böyle bir kutsal yuvadan eğitim-öğretim bilgileriyle donatılarak öğretmen olarak yetiştim. Yüreği, ‘vatan, millet klasik sözde. sözüyle değil’, gerçek anlamda vatan, millet sevgisiyle yoğrulmuş biri olarak çok genç ve dinamik bir yaşta bu kutsal göreve başladım. Tek düşüncem, anne kucağundan bana emanet edilen, o ‘insan’ denilen yavruları almış olduğum öğretmenlik formasyonuyla, onları bilgi ve becerimle, insanlık potasından geçirerek, en iyi şekilde yaşama kazandırmaktı. Her mesleğin kendine göre önemli ve değerli olduğunu biliyorum. Ancak öğretmenlik; ‘insanı insan yapmak; çocuğu geleceğe hazırlamak. Hatta çocuğun geleceğini tayin etmek olduğundan, ‘çok daha önemli ve kutsal’ demenin yanlış olduğunu sanmıyorum.

İlk görev yerim, Karageçit.(Siirt-Şırnak) Şırnak’tan Karageçit’e çok geçtim. Hele hele, Şırnak-Karageçit arasında bulunan, Kızılsu’nun azgın sularında, dev yapılı Yusuf’la geçişimi hiç mi, hiç unutamam. Merak etmiş olabileceğinizi düşünerek anlatayım:

Kızılsu bir dere; ama suyu bol, sert akan bir dere. Bir de, yağmur ve kar sonrası suyu çoğaldıkça daha da azgınlaşan ve büyük bir ırmağa dönüşen bir dere. Yusuf, Karageçit’in  en babayiğit delikanlısı. O yıllarda yollar yok. Araba yok. Yöre dağlık olduğu için taşıt olarak katır kullanılıyor. Çocukların kırtasiye ihtiyaçları için, Yusuf’la Şırnak’a gitmiştik. Dönüşümüz öncesi biraz yağmur yağmıştı. Kızılsu’ya geldiğimizde suyunun çoğaldığını ve azgınlaştığını gördük. Yusuf’a; ‘suyu geçmemiz galiba zor olacak.  Gel geri Şırnak’a dönelim! Yarın köye gideriz’ dedim. Ancak, Yusuf ‘yok yok geçeriz’ dedi. Suyun en yaygın yerini araştırarak oradan geçmeye karar verdik. Ancak; içim hiç de rahat değildi. Ben katır üstünde, Yusuf katırın yularını tutarak suya girdik. Su gittikçe derinleşmeye başladı. Katırın karnına, hatta ayaklarıma kadar ulaşmıştı. Bir ara Yusuf’un sendelediğini gördüm. Yusuf’a karşıya bakmasını, katırın yularını bırakarak, akış hızının kestildiği yan tarafta katırın palanından tutunup destek almasını söyledim. Bir hamleyle yuları elime alarak katırı yönlendirdim. Biraz korkulu ve zahmetli oldu, ama karşıya geçmiştik.  Yusufa baktığımda; o korkusuz Yusuf’un yüzü  bembeyazdı. Ben de korkmadım desem yalan olur. .Belki de benim yüzüm daha bembeyazdı.”

O dönemde Karageçit için şöyle demiştim:

Bir yol gidiyor, Şırmak’tan Karageçit’e bir yol,

Uzuyor, bitmiyor, ne ayak dayanıyor, ne de kol.

Git gidebilirsen, usanmadan 6-7 saatı,

Ne kadar yiğit olsan da, şişer tabanın altı.

Bu yavrular bizim, elbet onlarda gülecek,

Şunu iyi bil ki, bu devlet seninle yükselecek. çalışma:“Sağırlar, duymayan insanlar halk oyunu oynayabilir mi?” Kalemim yazdığınca, dilimin döndüğünce anlatmaya çalışlacağım...

81 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
habertv999 izle

Takvim
Saat
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar33.865834.0015
Euro37.658837.8097
Hava Durumu
Çekmece