Halil Erem Yerli
halileremyerli@gmail.com
Bütün cihan Bilmelidir ki”
20/04/2020 Bir kurtuluşu ve bu kurtuluşun oluşumunu sağlayan, hatta
yok edilmek istenen bir ülkeden, yeni bir devlet oluşturan, O Büyük Komutan ve
dahi insan Mustafa Kemal Atatiürk’ün anıtına çelenk koymalar bile eskisi gibi
değil.( Hele hele tüm Dünya’yı kasıp
kavuran şu corona illeti nedeniyle zaten bu yıl törenler de yapılmayacak)Tarihi
iyi okuyanlar bilirler ki; Birinci Dünya
Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Atlaşmasıyla; ordularımız
dağıtılmış, silahlarımız toplatılmış, ülkemiz sözde paylaşılmış, yurdumuz
önemli bir bölümü, tamamen elimizden alınıyor. Vatanımızda, özgürce yaşama
hakkımıza son verilmek isteniyordu
Yüzyıllardır üzerinde yaşadığımız, uğrunda can verip, kan döktüğümüz bu
topraklarımız, düşmanlara teslim mi, edilecekti?, Ve de biz bunu, kabul mu edecektik? Türk milletinin böyle bir yok olmuşluğu kabul etmesi,
elbet ki mümkün olamazdı.19
Mayıs 1919'da, Atatürk'ün Samsun'a çıkışıyla, önderiyle buluşan, Anadolu halkı,
Atatürk'ün öncülüğünde Kurtuluş Savaşı'nı başlattı Amasya Genelgesi, ardından da; Erzurum ve
Sivas Kongreleri yapıldı 1919'un 27
Aralık’ında Ankara'ya gelen Atatürk, 23
Nisan 1920'de de TBMM'yi kurdu Böylece
de, yönetimi halkın iradesi
oluşturdu Ayrıca da, Kurtuluş Savaşı'nın
merkezi de Ankara oluyordu . TBMM meclisi,
yaptığı toplantı ve görüşmelerde,
yurdun durumunu ve kurtuluş çarelerini aradı
"Misak-ı Millî”
sınırları içinde vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı görüşü
benimsendi. Ne olursa olsun, düşmanla mücadele kararı alındı. Zor da olsa, güç de olsa yavaş yavaş
oluşturulan düzenli ordularla savaşa girildi.
Başarılar ise bundan sonra gelmeye başladı. Önce; Doğu'da Ermeni çetelerine
karşı başarı kazanıldı. Daha
sonra, Batı cephesinde; Yunanlılarla, I. ve II
İnönü Savaşları yapıldı. Bu
savaşların kazanılmasıyla Yunanlılar'a büyük bir darbe indirildi. Ancak, yenilgiye doymayan Yunan ordusu, yeniden saldırıya
geçti Bunun üzerine Mustafa Kemal, şu meşhur sözü
söyledi: "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla
ıslanmadıkça terk olunamaz " emrini verdi. Türk askeri, büyük bir azim, irade, cesaret ve
fedakârlıkla bu karara uydu. 23 Ağustos
ve 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesiyle, Türk
milleti 1699 Karlofça Antlaşmasından beri, ilk defa toprak kazanmaya başlıyordu. Sakarya Savaşı, Türk Milleti’nin savunma
durumundan taarruz durumuna geçtiği önemli bir savaş olarak da tarihe geçti. Bu zafer sonunda, TBMM tarafından, Mustafa
Kemal'e "Gazi" unvanı ve de "Mareşal" rütbesi verildi. Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olan Sakarya
Savaşı'ndan sonra, büyük bir taarruzla düşmanı tamamen yok etme kararı alındı. Ağustos’a kadar,
tüm hazırlıklar tamamlandı . Güneydeki Türk birlikleri, büyük bir gizlilik
içinde Batı cephesine kaydırıldı.
İstanbul'daki depolarından silah ve cephane gizlice batıya kaçırıldı. İtilaf Devletleri tarafından tahrip edilerek
kullanılmaz hâle getirilen toplar onarıldı.
Ordumuza taarruz eğitimi yaptırıldı . Bu hazırlıklardan sonra, Gazi
Mustafa Kemal'in Başkomutanlığını yaptığı ordumuz, 1922 Ağusos’un 26. günü
düşmana şiddetle saldırdı. Bir
saat içinde düşman mevzileri ele geçirildi.
30 Ağustos'ta ise, düşman tamamen çembere alındı. Düşmanın çoğu geldiklerine pişman olup yok
olurken, bir kısmı da çareyi kaçmakta buldu. Sağ kalanların çoğu esir alındı. Esirler arasında Yunan Başkomutanı Trikopis'te
vardı. Büyük Tarruz’un başarıyla sonuçlanmasının ardından, düşman, İzmir'e
kadar takip edildi. 9 Eylül 1922'de ise; Ordumuz
büyük bir çoşkulu karşılamayla İzmir’ girdi. Böylece İzmir düşmanlardan kurtulduğu gibi, bu güzel
yurdumuz da, düşmandan temizlenmiş oldu.
Hain, alçak düşman, yurdumuzdan atılarak, haksızca ve kalleşçe işgaline
"DUR"denildi. İşte; Atürk’ün önderliğinde; kanımız,
canımız pahasına ve son nefesimize kadar
bu toprakları düşmana bırakmıyacağımız tüm dünyaya gösterilmiş oldu. Elbet
ki bu süreç, bir köşe yazısında anlatmağa çalıştığımız gibi kolay olmadı. Peki; 23 Nisan’ı hazırlayanlara ve 30 Ağustos
Zaferi’ni kazananlara biz gerekli saygıyı gösterdik mi? Bunu vicdanlara sorup,
son sözümüzü Atatürk’ün şu sözüyle bağlamak istiyorum: Atatürk diyor ki: “ Bütün cihan bilmelidir ki, artık bu
devletin ve bu milletin başında hiç bir kuvvet yoktur, hiç bir makam yoktur.
Yalnız bir kuvvet vardır. O da milli egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O
da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir”. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Atam: Ayıp bize vah bize!.. - 10/11/2024 |
Evet ATAM; Ayıp bize, yazık bize. vah bize!.. |
Cumhuriyet ve Atatürk - 30/10/2024 |
“Milleti yine kendi gücü kurtaracaktır” |
Ve öpülesi eller - 29/06/2024 |
Hiç kuşku yok ki, her mesleğin kendine özgü bir değeri var. Yani her meslek önemlidir ve her mesleğin topluma bir hizmeti vardır. |
deneme yazısı - 26/04/2024 |
deneme deneme |
“ Bütün cihan Bilmelidir ki!” - 26/04/2024 |
Sevgili dostlar; 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 104.Yılı’nı kutladık. |
Cumhuriyet ve Atatürk - 26/10/2023 |
‘Türkiye Devleti’nin yönetim biçimi Cumhuriyettir’ 29 Ekim’de de bu yasa TBMM’de “Yaşasın Cumhuriyet” alkışlarıyla onaylandı. |
CHP Meclisi terk etti - 14/10/2023 |
Silivri Belediye Meclisi; 2024 Mali yılı bütçesi ve Performans programını içeren tek gündem maddesini görüşmek üzere toplandı. Toplantı; Başkan Volkan Yılmaz ve CHP Grup Başkanı Melih Yıldız arsında yaşanan sözlü gerilim üzerine CHP meclisi terk etti |
Sekiz yıl önce ne demişiz! - 15/03/2023 |
Bu yazı; Mart 2014 tarihinde yapılan seçimle ilgili bir yazı. Yineleyerek sizlerle paylaşmak istiyorum. Şöyle ki: |
Ve artık “SİLİVRİ SOĞUK!” denmeyecek! - 11/09/2022 |
Silivri Belediye Meclisi’nin Eylül 2022 toplantısında konuşan Başkan Yılmaz, Silivri Cezaevi’nin isminin Marmara Cezaevi olarak değiştirildiğini anlattı. Bundan böyle ,Silivri Cezaevi ima edilerek, “Silivri soğuk” denilemeyecek. |
Devamı |