Tarih: 16.10.2025 16:38
Haydi Görelim Sizi
Tatlı Dille
Haydi görelim sizi
Merhaba,
Değerli dostlar; şöyle bir baktığımızda, Dünya denilen bu gezegen üzerinde; karasında, denizinde sayısız varlık görürüz. Bunların bir kısmı canlı, bazısı da cansız. Canlı varlıklar içerisinde biz insanlar da varız. İnsanlar, diğer canlılara göre çok özel ve güzel yaratılmıştır. İnsana: zeka buna bağlı olarak, düşünme, üretme, hatta ve hatta sayamayacağımız kadar da yaratıcı özellikler verilmiş. Yani; insan Tüm varlıkların en üstünü. Sevme, sevilme, sevinme gibi mutluluk öğeleri olduğu gibi; acı, kader, üzüntü gibi mutsuzluk duyguları da yaşıyor. Ancak; her insanda vurgulamaya çalıştığım yukarıdaki nitelikler olsa da; bireylerin farklı özellikleri var. Genel anlamda her insan iyiyi, güzeli, doğruyu sever. Çoğunluğun eğilimi budur. Elbet ki, az da olsa, kötülük yapmayı ve insanları mutsuz etmek için çaba gösterenler de yok değil. Eğitimci kökenli biriyim. Amacım ders vermek değil. Eşi, benzeri olmayan bu güzel ülkemizde hepimiz el ele, yürek yüreğe mutlu yaşamak isterim.
*****
İşte 'insan' dediğimiz biz canlıların oluşturduğu topluluklarda; yukarıda belirttiğim, mutluluğu bozucu eylemlerde bulunanları engellemek, toplu yaşamsal düzeni de sağlamak lazımdır. Bu da, yasalarla yapılmaktadır. Yasaları ise; toplumlar adına, toplumun temsilcileri yapmaktadır. Bizim ülkemizde bu işi, TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi) yapıyor. Peki TBMM nasıl oluşuyor? Milletin seçtiği kişilerden. Milletvekillerinden, başka bir söylemle, milletin vekillerinden. Sizler de çok iyi bilirsiniz ki; insan tarihi boyunca, bir yönetenler var. Bir de yönetilenler. Yöneten, yani siyasi 'erk'i elinde tutanlar ezelden beri, ezerek de yönetmişlerdir-adaletli de. Biz, 1923'ten buyana, cumhuriyetle yönetiliyoruz. Temsili sistem dediğimiz, milletvekilliği şekliyle. Bunu yukarıda belirtmiştim. Ancak: 'Halkın kendini yönettiği' dediğimiz bu sistem, algıladığımız anlamda uygulanıyor mu? Evet demek çok çok zor. Zor. Bu konuda sayfa sayfa açıklamalar yapılabilir. Kısaca üç neden söyleyelim. şöyle ki:
BİR: Milletvekillerini halk değil, genel başkanlar tespit ediyor.
İKİ: Millet kendi istediğini değil, genel başkanın tespit ettiği, sıraladığı kişiyi seçmek zorunda kalıyor. Bu liderlik sultası demektir. Halkın önüne konulan adaylar, halkın seçtiği kişiler, kendinin öz temsilcisi değil.
ÜÇ: %10 ,%7 baraj engeliyle tüm halkın iradesi meclise yansımıyor.
*****
Asıl mesele siyasi 'erk'i elinde tutmak değil. Asıl mesele, yazımın başında belirttiğim gibi; 'severek, sevilerek, sevindirerek' insanları mutlu etmektir.' Şimdi güç AKP ve MHP'de. Hani çok önemli olan MİT ve 4+4+4 Yasalarında olduğu gibi, gerektiğinde jet hızıyla yasa çıkarabiliyorlar. Ama, Muhalefeti etkisizleştirmek, adeta iktidar tarafından boğazı sıkılmışcasına sesini kısmak da demokrasilere uymaz. Bilmem TBMM'yi hiç izliyor musunuz? Milletvekillerinin
konuşmalarını takip ediyor musunuz? Bazı vekillerimiz adeta maşallah(!) dedirtiyor. Kırıcı, incitici, yaralayıcı sözler gırla gidiyor. Yazık çok yazık.
*****
Mecliste hatipler arasında, sanki ağır söz söyleme, hakaret yarışı var. Bu nasıl bir siyasi yarışma? Bu nasıl, bir siyasi örneklik? Bu nasıl bir siyasi liderlik. O kadar kırıcı, yakıcı, yaralayıcı sözler, hangi meseleyi çözüyor, milletin hangi derdine derman oluyor? Herkese örnek olması gereken o milletin vekilleri, siyasi yetkilileri, iyi örnek yerine milletin tepkisini çekiyor. Halk; yazmaya bile utandığımız o çirkin sözleri, vekillerin, liderlerin ağzından duydukça; " Vay be... Benim vekilime bak. Benim liderime bak. Ben; aş-iş ekmek peşinde koşarken onlar nelerle uğraşıyor."diyor. Haklılar da... Onların galiz sözleri; işçiyi, memuru, emekliyi, dar gelirliyi mutlu ediyor mu? Hayır. O zaman neden o sokak jargonuyla birbirinizle bu kadar uğraşıyorsunuz?
******
Yapmayın beyler! Hatta hanımlar, kötü sözlerle, halkın nazarında iyi puan kazanacağınızı düşünüyorsanız, kendinizi aldatıyorsunuz. Halktan puan kazanacağım diye, kötü sözlerle birbirinizi rencide etmeyin. Kendiniz de rencide olup incinmeyin. Şu bir gerçek ki; siyasetçi olarak kesinlikle sokak jargonu sözcüklerden yararlanacağınızı sanmayın, buna da çalışmayın. Lütfen yapmayın, etmeyin, birbirinizi; kırıcı, incitici, yaralayıcı sözcükleri değil, bu Millet, bu devlet için neler yapacağınızı, bu halkı nasıl mutlu edeceğiniz sözler söyleyin. Bunda; en büyük sorumluluk da, sayın liderlerde. Sayın TBMM üyelerinde. Bu halkın vekillerinde. Yani sizlerde. Haydi görelim sizi…
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —