Hiç kuşku yok ki, her
mesleğin kendine özgü bir değeri var. Yani her meslek önemlidir ve her mesleğin
topluma bir hizmeti vardır.
Öncelikle bunun bilincinde
olmamız gerekir. Ancak; iki meslek var ki, bunlar insan yaşamında çok çok
önemli. Bunların biri eğitimciler, diğeri de sağlıkçılar. Eğitimci yani
öğretmen, daha ana kucağından yeni yeni ayrılıp, kendisine emanet edilen o
yavruların geleceğini tayin eder. Ona yön verir, onu yaşam sürecine en iyi
şekilde hazırlamaya çalışır. Bilgi dağarcığında ne varsa onunla öğrencilerini
besler. Onları, en verimli şekilde insanlık potasından geçirerek ailesine,
ülkesine yararlı birer birey olarak yetiştirir.
Sağlığa gelince; Kanuni
Sultan Süleyman’ın hasta yatağında söylediği ünlü bir sözü var. Şöyleki: ‘Halk içinde muteber bir nesne yok devlet
gibi, Olmaya devlet cihânda bir nefes sihhat gibi.’ Kanuni Sultan
Süleyman’ın bu sözü, sağlık hakkında söylenmiş çok önemli bir sözdür. Geçici
bir hastalık anında bile, örneğin basit bir soğuk algınlığı, grip gibi bir
hastalıkta, biraz gücümüzü kaybedince, az da olsa, acılarla baş başa kalınca bu
sözün önemini daha iyi anlıyoruz. Padişah da olsanız, sultan da olsanız, hatta
dünyayı da size verseler, sağlığınız kadar değeri yoktur. O nedenle, bir
nefesin bile önemli olduğu sağlıkta, doktorların ve sağlık ekibinin en önemli
hastalıklarda dahi insana yardımcı olması, onu eski günlerine kavuşturma
çabaları, parayla pulla satın alınamaz.
KOVİD
19 denilen illet doymadı cana, kana
Hele hele de; bir yılı aşkın bir süreden beri tüm
insanlığın üstüne bir kara bulut gibi çöken KOVİD 19 denilen illet; ne cana
doydu ne de kana. Tüm dünyayı adeta esir aldı. Cinsiyet, milliyet, makam,
mevki, ağa, paşa, kral, başkan yani kim ve ne olursa olsun herkesi diz
çöktürdü. Bu illet milyonlarca insanı yok etti. Ülkemizde de binlerce insanımız
bu lanetin kurbanı oldu. Bu illet, zillet ve musibetten kurtarmak için, başta
doktorlarımız olmak üzere, bütün sağlıkçılar hastanelerde ve sağlık ocaklarında
canı pahasına insanlığın kurtuluşu için çalıştılar. Çalıştılar. Çalışıyorlar. Güler
yüzle ve motivasyon etmeleri ise, hiçbir şeyle ölçülemez. Değer biçilemez.
Örnek vermek gerekirse; İkamet
bölgesinde olduğum Silivri Devlet Hastahenesi’nde Başhekim Kemal Tekeşin
yönetiminde; Aydın Kayır, Dilek Koçan, Erhan Turna Dere, İbrahim Şahin, Bülent
Kaplan ve diğerleri ve de sağlık çalışanları. Yine İkamet ettiğim Selimpaşa
Sağlık Ocağı doktorları; Fadime Ölmez, Orhan Yaldız, Orhan Karagöbek, Nedim
Sarı, Sami Bayraktaroğlu ve hemşireler… Ayrıca da; ülkemizin her köşesinde
canla-başla çalışan tüm sağlık çalışanlarına da vefa borcumuz var. O nedenle onlar
için de öpülesi eller diyorum.
Ve işte:
Öpülesi eller
Bilir misin,
ben her eli öpemem!
Anam,
babamdan başka…
Ama, iki el
daha var ki,
Onlar ise
bambaşka…
Kim mi, diyorsunuz
onlar;
Biri
öğretmenim,
Onu; Anam,
babam gibi severim.
O ki; bilgi
kaynağım, önderim, rehberim.
Onun
öğretileriyle geleceğe merhaba derim.
Bilmem ki ,
emeğini nasıl nasıl öderim!
Beni hayata
hazırlayan canım canım öğretmenim…
Biri daha var
ki, o da doktorum;
Vefasız
değilim, onu nasıl uturum.
Bize şifa
verir, o kutsal eller.
Onlara dua
eder nice diller.
Sağlığımda;
güvencem ve umudum.
İnsan çare
arar, olsa da bir yudum…
O olmasa, kim
bilir ki n’olurum,
Ben onunla
sağlığımı bulurum.
Hiç olmasın, ne
üzüntü ne keder,
