Tatlı Dille
Hey; aklından, adından utanmaz!
Merhaba,
Değerli dostlar, “Tatlı Dille” köşesini 25 yıldan beri gazeteniz ‘Bizim Yaşam’ da, daha önceleri de başka gazetelerden okudunuz. Yani 30 yıllık bir süreçten beri, bu köşeyi adına yaraşır bir şekilde devam ettiren sizlersiniz. Köşenin ismini Aydın’da öğretmenlik ve orada çıkmakta olan ‘Kıroba’gazetesini yönetirken koymuştum. Bu da bir hikayeden esinlenerek olmuştu. Hikaye şöyle: Padişah kendisine yetenekli bir aşçıbaşı bulunması için ülkede duyuru yaptırır. Memleketin her köşesinden kendine güvenen aşçılar sarayda toplanır.
Padişah; herkesin en güzel yemeği yapması talimatını verir. Onlarca aşçı yemekleri yaparak hünerlerini gösterir. Padişah, sunulan yemeklerden, birini beğenir. Daha sonra, aşçılara en kötü yemekleri yapma talimatı verilir. Yine aşçılar bu konuda da, becerilerini göstermeye çalışırlar. Padişah; en kötü yemekten de birini seçer. Sonra da; bu yemekleri yapan aşçıları huzuruna çağırtır. Gelen aşçı tek kişidir. Yani; iyi yemeği de, kötü yemeği de yapan aynı aşçıdır. Padişah aşçıya sorar:
-Bu yemekleri sen mi yaptın?
-Evet Sultanım.
-Peki, önce iyi yaptığın yemeğin ana malzemesi nedir, anlat.
-Sultanım; ana malzemesi dildir. Eğer dilinizi iyi kullanırsanız bütün sevgiler, dostluklar ‘tatlı dille’ kazanılır, tatlı dilin açamayacağı kapı yoktur. Onun için dili kullandım.
-Şimdi de kötü yemeğin ana malzemesi nedir, onu anlat!
-Sultanım, onun da ana malzemesi dildir. Padişah müdahale eder.
-Nasıl olur, ‘iyi yemek’ dedim dilden yapıyorsun, ‘kötü yemek’ dedim dilden yapıyorsun?
-Anlatayım sultanım. Eğer dili gerektiği gibi ve iyi kullanmazsanız, kavgalar, dövüşler, cinayetler hep dil yüzünden olur. Bundan daha kötü bir malzeme olur mu?
Padişah biraz düşünür. Bu aşçı; yetenekli olduğu kadar oldukça akıllıdır. Devlet adamlığı özelliği vardır. Tutar adamı vezir yapar.
İşte sevgili dostlar, bu hikayeden esinlenerek, köşemin adını ‘TATLI DİLLE’ koymuştum. Kimseyi kırmamaya, eleştirilerimi dostça ve mümkün olduğunca tatlı dil kullanarak anlatmaya çalıştım. Bu nedenle ‘TATLI DİLLE’ köşesi çok tuttu. Amma ve lakin, ben bu şekilde düşünürken kimi zaman, Allah’tan, adından ve aklından utanmayanlar, bu tatlı dilin lezzetini anlamadılar. Eh..Anlamıyorlarsa, onlara da anladıkları dilden konuşmak gerekmez mi? İşte o zaman onu da, daha sonra yazacağım… O zaman müsadenizle:
Hey Allah’tan, adından, aklından utanmaz adam! Selam o annene babana ki; güzel isim koymuşlar. Ama; görünüşün insan, tavrın ve zihninin hayvan olacağını anlamamışlar…
O ki, kullanıyorsun bize alaycı dil,
Gerekirse acıtır ‘Tatlı Dil’ de, bunu bil.
Sen de sonsuz kıskançlık, biraz da domuzluk var,
Gel nefsini temizle, olma hayvana ayar.
Adam olamamışsın, zevzek zevzek gezersin,
Kaleminle, dilinle köpeklere benzersin.
Sevgi ve dost eksikliği, bir insana yakışmaz,
Sencileyin öküzler, dost olarak bakışmaz.
Eğer adam, insansan, sakın ola zırlama,
Sokak köpeği gibi, hırıl hırıl hırlama.
Haset ile dolusun, bu sana zarar verir,
İster ulu, ister ür, kervanımız hep yürür.
Anlamadım bir türlü, niye böyle kin doldun,
Maymuna ayıp olur, sen çoktan ayı oldun.
Daha çok yazarım da, okurlara hürmetim,
Kurtul şu öküzlükten, yoktur kötü niyetim.
Erem bu nasihattir, arif olanlar anlar,
Eşeklikten kurtarmaz, sırtta altın, palanlar.